Ayrımcılıkla Mücadele

Kelebek ebeveynler olarak bir araya geldiğimizde, her birimizin ortak noktalarımızdan birisi de “bizden sonra çocuklarımıza ne olacağı?” sorusunu kendimize sormaktı. Bu soruya yanıt verirken içimiz zaman zaman buruldu. Çocuklarımızın önüne konulan engelleri sıraladık önce.

Aramızdan biri çocuğunu kucağına almadan doktorunun “Neden doğurdun, test yaptırmamış mıydın?” dediğini anımsadı. Bir diğeri anaokul bulmakta ne kadar zorlandığından bahsetti. Aramızdan başka biri, çocuğunun gölge öğretmeninin iki yıl sonra ayrılacak olmasına sınıf öğretmeninin verdiği “Gölge öğretmeni olmadan bu sınıfta yapamaz, o onun oksijen tüpü” yanıtını iç geçirerek anlattı. Bir başkası çocuğu liseyi bitirdikten sonra her gün okula sanki hala okuyormuş gibi gidişini ve okulun bahçesinde öğrencileri izlediğini anlattı. Yolda yürürken, parkta, bahçede karşılaştıkları bakış ve ifadelerden herkes dem vuruyordu. Yaşanan bu deneyimler daha doğrusu “engeller” toplumun her kesiminin farklılıklara saygı konusundaki yetersizliğine ve bilinmeyene karşı yadırgayan tavrına işaret ediyordu.

Evet, belki toplum kucak açarak beklemiyordu ama iyi ve güzel örnekler de geldi aramızdakilerden. Örneğin; küçük bir ilde yaşayan Berna, çocuğunun eğitim alabilmesi için verdiği mücadelenin nasıl bir sivil toplum örgütü kurmaya dönüştüğünü anlatıyordu. Şimdilerde yaşadığı ilde otizmi bilmeyenin kalmadığını ve 100’den fazla çocuğa nasıl destek sunabildiklerinden bahsediyordu. Öte yandan Fulya ilk kez gittiği Down Sendromlular için gerçekleştirilen uluslararası bir buluşmada kendisini ailesini bulmuş gibi hissettiğini ve işi gücü bırakıp nasıl sivil toplum örgütü çalışanı olduğundan bahsediyordu. Toplumdaki bakış açısını dönüştürmek kolay değil ama imkansız da değil diyordu, bir şekilde bir araya gelip mücadelenin parçası olan ebeveynler.

Toplumun bakış açısından bahsettiğimiz kadar kendi bakış açımızdan da bahsettik bu oturumlarda. Örneğin biz çocuklarımızı birey olarak görüyor muyduk? Gerçekten seçim yapmalarına, karar vermelerine destek oluyor muyduk? Onların gerçekten ne istediklerini umursuyor muyduk? Yoksa biz de farkında olmadan çocuklarımıza toplumun baktığı gibi yukarıdan (yardıma ihtiyacı var, kendi başına yapamaz), ya da aşağıdan (melek O!, günahsız, yalansız) bakarak toplumdaki her bireyle eşit haklara sahip bir birey olduğunu unutuyor muyduk? Bu soruları kendimize sormak ve bir birimizle bunları tartışabilmek bizleri aydınlattı. Bir çok konuda farkında olmadan toplumu suçladığımızdan farklı davranmadığımızı keşfettik.

Bu metni seninle paylaşıyoruz, çünkü evlatlarımız önce içlerine doğduğu evde ayrımcılığa uğrarsa, nasıl kendini savunmayı öğrenebilir ki? Çocuklarımızın bağımsız yaşama sahip olabilmeleri için kendilerini oldukları haliyle sevebilmelerinin, kendi kararlarını kendilerinin verebilmelerinin önemini bizler fark ettik. Sen de fark et istedik. Bu konuda kendini geliştirmek istersen aşağıdaki linkten çeşitli metinleri okuyabilirsin.

Kaynak:

http://egitimdeengellihaklari.org/kavramlara-iliskin-temel-kaynaklar/#kaynaklar3

Menü